23 Şubat 2016 Salı

Deauville -Trouville

Deauville -Trouville


Deauville Normandiya kıyısında  Trouville‘in yanı başında ve Honfleur‘ün doğusunda bulunan  3800 nüfusu ile bir masal şehri. Olağanüstü şatoları, boylu boyunca uzanan kumsallarıyla, Fransa’nın Manche denizine açılan penceresi. Polo ve at yarışları, harika golf sahaları , Amerikan Film Festivali ve güzel sahilleri ile Fransa’nın en itibarlı tatil beldelerinden biri.



Deauville’ e yolculuğumuz Paris'den Gare Saint Lazare’dan yaklaşık 2,5 saat sürecek tren bileti almamızla başlıyor. Bizim gibi bir haftasonu tatilini geçirmeye gidiyorsanız köpeğiniz ile seyahat edecekseniz hiç sorun değil trene köpeklerinizle de binmeniz mümkün, otellerin çoğu da pet dostu.

Birbirinden güzel köylerin ve kasabaların arasından Deauville’e uzanırken dilerseniz arabada kiralayabilirsiniz, ama tren hem daha ekonomik hem çok rahat.



Deauville 1812 yıllarında henüz bir denizci kasabası iken  Duchesse Berry’nin bölgeyi tanıtımıyla Fransız burjuvalarının aristokratların tatil bölgesi olmaya başlamış. 1847 yılında Deauville ve Trouville e Paris’ten rahat ulaşım sağlanabilmesi için tren seferleri konmuş.
Birinci dünya savaşında tren istasyonuna yakın olduğu için oteller askeri hastane olarak kullanılmış.



Deniz  ve sonsuza dek uzanıyormuş hissi veren plajlar ilk olarak Trouville-Sur-Mer de ün kazanıyor. XX. yüzyılın başlarında Deauville Trouville-Sur-Mer’in gölgesinde yaşarken, Casiono de Deauville inşa ediliyor. 1911 de hipodroma tirbünler ekleniyor, 1912-1913 yıllarında mimar Théo Petit casinona nın  arkasına  Van Cleef & Arpels  Coco Chanel gibi en lüks butikleri tasarlarken Printemps Paris dışında ilk mağazasını buraya açıyor.









1921 yıllarında bütün dünyada Casino ve plajlarıyla en ünlü eğlence merkezi haline geliyor. 1929 yılında yacht club açılıyor. 


Diğer önemli etkinlik ise at yarışı. Burası da İran şahından İsveç prenseslerine kadar herkesin ağırlandığı en önemli bir etkinlik halini alıyor. Hipodromun  yakınında dünyanın en güzel villalarından biri olan Villa Strassburger yer almakta. 20.yüzyılın başında Baron Henri de Rothschild için yapılan bina zengin bir Amerikalı olan Bay Strassburger tarafından satın alınmış. Oğlu ise Villa’yı şehre hediye etmiş. Yaz aylarında gezebiliyorsunuz.






 


İkinci Düya savaşı ile bölge Alman askerlerin eline geçiyor. Deauville de yaşayanlar iç bölgelere kaçıyor, Deauville neşesini yitiriyor.
1944 te General Montgomery nin Normandiya çıkartmasıyla, kıyılar özgürlüğüne kavuşuyor.
1960 yılından sonra Deauville başka bir çehre kazanıyor dünyaca ünlü Amerikan ve Fransız aktörlerin katıldığı Amerikan sinema festivali  düzenlenmeye başlıyor her yıl eylül ayında.
1974 yılından bu yana Deauville safkan yarış atların satış noktası oluyor.


  


Deauville’e ister bir haftasonu kaçamağı yapar , isterseniz de kumsallarına uzanacağınız ve Manche denizinde serinliyeceğiniz bir yaz tatili planlayabilirsiniz. Kumsallarında gözlerinizi kapattığınızda geçmiş dönemlere gidip tarihte yolculuk yapıp şemsiyeleriyle gezen kadınların ve saten kurdelalı şapkalarıyla koşuşan çocukların seslerini duyabilirsiniz.
Otellerin ve trenlerin fiyatları sezona göre değişiklik gösteriyor.
Hotel Normandie Barriere şüphesiz en güzel oteli. Kalmasanız bile bir şeyler yemek veya içmek için mutlaka gitmenizi tavsiye ederim.



Film festivali temasının işlendiği plajda her kabinin üzerinde bir film afişi, Deuville’i ziyaret eden Hollywood ve Avrupalı yıldızların fotoğrafları ve isimleri bulunmakta.









Yaz sezonunda aileler bu küçük kabinleri kiralayıp eşyalarını bırakabiliyorlar.
Deauville ve Trouville de dolaşırken çok özenilerek yapıldığı ve her evin ya da villa’nın bir hikayesinin olduğu çok belli. 

Deauville’de 550′den fazla Villa ve ev tarihi bina konumunda bulunuyor. Norman, Art Nouveau ve Baroque tarzında inşa edilmiş bu binaların hangi birinin fotoğrafını çekeceğinizi şaşıracaksınız.


Deauville'den Trouville'e geçerken sahil yolunu kullanırsanız Deauville ve Trouville'i ayıran kanalı küçük tekneler “Bac” la 1 euro ya çok kısa bir sürede geçebilirsiniz.




Tavsiyem, eski balık pazarının olduğu Place Morny den, tren istasyonun önünden gezinize başlamanız daha sonra tekne ile Deauville’e dönmeniz.
Trouville sizi pazarı, dar sokakları, tepedeki kilisesi ve cafeleriyle mütevazi bir şekilde karşılayacaktır.















Deauville de yorgunluk atmak ve bir şeyler atıştırmak için Plage du Bar du Soleil de “ Bar de la Mer” Place du Marny de “Le Cafe de Paris “ve “Breton” sizi en iyi şekilde ağırlayacaktır. Akşam yemeği için “Les Quatre Chats” veya” Le Drakkar”’ı tercih edebilirsiniz.
En iyi klübü Barriere kumarhanesinin içinde bulunan eskiden “Regine's Club” olan şimdiki “Brummel's Club”. 







2 yorum: